Sen benim değil hep rüzgârın fotoğrafını çektin.
Beni ne kadar az sevdiysen rüzgârı o kadar çok sevdin.
Biliyordum,aslında hep bir gemin olsun istedin.Yelkenli.
Üzerimdeki elbiseyi ben diktim.O yelkeni de istesen ellerimle dikerdim.
Ne kadar uzağa gidersen git; seni yıllarca beklerdim.
Tenimde iğnelerden binlerce delik.
Kulaklarımı her şeye tıkardım ama kalbim duyardı:
Rüzgârı da almışsın yanına, o rüzgâr artık başka kadınların saçlarında.
Zaman geçmiş,sen geçmişsin,ben geçmişim.
Bir bakarsın ben de başkalarını sevmişim...
Şimdi bir boşluğa dayalı sırtım,içime içime yaşlandım.
İkimiz de kalakaldık; sen yılgınsın,ben yanık.
Yelkeni diken benim; o yelkeni yırtan benim.
Şimdi saçlarımı uçuran bu rüzgârda,tüm hevesleri boğan benim.
Zihnimizde prangalar,dilimizde kutsal yalanlar.
Kaldın gidemedin.Ne beni ne de başkalarını sevemedin.
Aslında sen şu an benim değil rüzgârın fotoğrafına bakıyorsun.
Aslında sen şu an benim değil rüzgârın olmak istiyorsun...
mine'den cihan'a//